İstanbul’da ada denilince akla ilk Büyükada geliyor. Sonra Heybeli ve kısmen Burgazada ancak kınalıada İstanbul’a en yakın ada olmasına rağmen birçok kişinin aklının ucundan bile geçmez. Adını demir ve bakır madenlerinin etkisiyle kızılımtırak olan toprağından alan adanın yeşilliği oldukça azdır. Yeşilliği az betonlaşması fazla olan bu adanın tarihi dokusu da oldukça fakirdir. Adanın gidilebilecek en uzak yerine bile 20 dk yürüyerek varılır bu nedenle ada kültürünün bir parçası sayılan faytonlar yok. Nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerden oluşmasına rağmen adada bir tek Ermeni Kilisesi vardır. Kınalıada Camii, bilinen camii mimarisinden oldukça farklı bir biçime sahip camii 1956’da Mimar Başar Acarlı tarafından inşa edilmiştir. Bizans döneminde ada sürgünlerinin çoğu buraya getirilmiştir. Bu sürgünlerin en önemlisi Romen Diyojen’dir. Manastır Tepesi diye bilinen yerde de Romen Diyojen’in mezarı ve Rum Ortodoks Hristos Manastırı var.
Bu adanın diğer adalardan farkı ise ticarileşen diğer adalardaki kalabalıktan uzak güzel bir sahil kasabasında dolaşıyormuş gibi hissettirmesi. Kültürel çeşitliliğin hat safhalarda olduğu adada hiç bir sıkıntı çıkmadan farklı dinlere mensup, farklı ırklardan insanlar huzur içinde yaşıyor.