Alanya, Antalya

Alanya – Antalya

Alanya, Antalya iline 135 km mesafedeki bir turizm ilçesidir. Şehrin tarihi çok köklüdür ve çok eskilere dayanır. Alanya tarih boyunca, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluklar için Akdeniz’de önemli bir kale vazifesi görmüştür. 13.yüzyılda Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1. Allaaddin Keykubat’ın (1200-1237) kaleyi alması ile şehrin ismini Alaiye olarak değiştirmiştir. Şehrin bugünkü sembollerinden Kızıl Kule, tersane ve Alanya Kalesi bu dönemde yapılmıştır. 1935 yılında Kenti ziyaret eden Atatürk ise Alanya adını vermiştir. Alanya’nın nüfusu, 80’li yıllarda turizmin gelişmeye başlaması, otellerin artması, yurt içi-yurt dışından şehre gelen turist sayısındaki artış gibi etkenlerle doğru orantıda artmıştır. Bugün ilçe merkezinin nufüsu 100 binin üzerindedir.
NASIL GİDİLİR
Alanya,İstanbul’a 840, Ankara’ya 660, İzmir’e 560, Antalya’ya 135 km mesafededir. Türkiye’deki büyük illerin hemen hepsinden direkt otobüs seferi var. Bunun yanı sıra Antalya’dan aktarma yapıp gidilebilir. Gün içinde Antalya- Alanya arası otobüs seferleri çok sık yapılmakta. Alanya’ya 30 km mesafedeki Gazipaşa Havalimanı 2012 başlarında resmen hizmete girmiştir. Ama Alanya’ya gitmek için çok büyük çoğunlukla halen Antalya havalimanı kullanılmaktadır.
ALANYA KALESİ
M.Ö 2. yüzyılda Romalı korsan Tryhos tarafından yaptırılmış olan kale,daha sonra Romalıların hakimiyetine geçti.1217-1218 yılları arasında Alanya’ya ismini veren Selçuklu Hükümdarı 1. Alaeddin Keykubad önderliğinde kale fethedildi . Sonra sırasıyla Karamanoğulları, Memlükler idaresine geçmiş, son olarak da Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir. Kale denizden 250 metre yüksekliktedir ve yarımadanın üzerindedir.Tüm şehri tepeden gören bir manzaraya sahiptir. Yarımadanın zirvesinde açık alan müzesi olarak değerlendirilen İçkale bulunmaktadır. Sultan Alaeddin Keykubad sarayını burada yaptırmıştır. Kalede yerleşim günümüzde de sürmektedir ve taşıt trafiğine açıktır. Yürüyerek ise yaklaşık 1 saatte çıkılabilir. Girişte turnike sistemi vardır ve bilet alarak ya da müze kartınızla ziyaret edebilirsiniz.

DAMLATAŞ MAĞARASI
Alanya şehir merkezinde, Alanya Kalesi’nin hemen 2.km batısında toplam uzunluğu 30 metre olan mağara kuru, yatay mağara tipindedir. 200 metrelik bir alanı kaplamaktadır. Mağaranın ismini yılın 6 ayı sarkıtlardan damlayan su damlacıklarından almıştır. Çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağara 15 metre yüksekliktedir. Mağara 22-23 derecelik sabit bir ısıya ve %90 dan fazla nem oranına sahiptir. Ayrıca binlerce yıl yaşında olan birçok sarkıt ve dikite sahiptir. Mağaranın ortamında bulunan normalden 8-10 misli fazla karbondioksit, yüksek oranda nem, alçak sühunet, radyoaktive gibi unsurların ilk ikisinin astıma iyi geldiği, diğer ikisinin de yardımcı faktör olarak kabul edildiği bilinmektedir. Bu nedenle astım hastaları mağarayı sık ziyaret etmektedir. Merdivenle inilen kısmı deniz seviyesinin altında bulunan bu mağara özellikle turistlerin ilgisini çekmektedir. Küçük bir mağara olmasına rağmen içerisindeki manzara herkesi etkilemeye devam etmektedir.
HAMAKSİA
Alanya’nın 8 km kuzey batısındaki Elikesik Köyü’ndeki kent; antik Pamphylia Bölgesi sınırları içerisindedir. Halk arasında Sinekkalesi olarak bilinmektedir. Antik Çağın meşhur coğrafyacısı Strabon kentten, gemi yapımında kullanılan kerestenin elde edildiği, özellikle sedir ağaçlarının bol olduğu bir yer olarak söz etmektedir. Kentin Roma öncesi iskân edildiği sanılıyor. En üst noktada yer alan rektogonal taşlarla yapılmış kule olması olası yapıda Hellenistik Dönem özellikleri görülmektedir. Kentteki en önemli kalıntılar olarak; antik bir çeşme ile önündeki havuzu, yarım daire planlı, oturma sıraları halen görülebilen yazıtlarla donatılmış geniş bir eksedrayı, dini yapı kompleksini ve nekropolü sayabiliriz. Kentte bulunan bazı yazıtlarda Hermes’in amblemi Kaduceus’un işlenmiş olması, burada Hermes’e ait bir tapınağın varlığını göstermektedir. Alanya Müzesi’nde sergilenmekte olan kabartmalı bir mezar steli ostoteklerin önemli bir bölümü Hamaxia’da bulunmuştur. Kentin İ.S.100-200 yılları arasında zengin olmayan küçük, Coracesium’a bağlı bir topluluk olarak yaşamını sürdürdüğü biliniyor. Kalıntıların önemli bir bölümü Roma ve Bizans Dönemine aittir.
SÜLEYMANİYE CAMİSİ
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından kentin yeniden düzenlenmesi sırasında 1231 yılında kalenin zirve kısmında, İçkale’nin hemen dışında yaptırılmıştır. Ancak sonraki yıllarda cami yıkılmış ve 16. yüzyılda Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırılmıştır. Tek minareli cami, Alaaddin, Kale ya da Süleymaniye adıyla anılır. Yapı moloz taştan ve kare planlıdır. Sekizgen kasnak üzerine, kiremitli bir kubbesi vardır. Kubbenin askılık görevi üstlenen kısmına akustiği sağlamak için 15 küçük küp yerleştirilmiştir. İbadet sırasında bu özellik ortaya çıkmaktadır. Son cemaat yeri, dört ayak üzerine kiremitli üç kubbe ile örtülüdür. Kapı ve pencere kapakları Osmanlı döneminin ahşap oyma işçiliğinin güzel bir örneğidir.

KIZILKULE
Limandadır. Kentin sembolü olan sekizgen planlı yapı 13. yüzyıl Selçuklu eseridir. 1226 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Sinop Kalesi’ni yapan Halepli yapı ustası Ebu Ali Reha el Kettani’ye yaptırılmıştır. İnşaat sırasında belli bir yükseklikten sonra taş blokları kaldırmak güç olduğu için üst kısmı pişmiş kırmızı tuğlalarla yapılmış ve bu nedenle Kızılkule adını almıştır. Kule duvarlarında antik çağdan kalma mermer bloklar görülmektedir. Sekizgen planlı ve her bir duvarı 12.5 metre genişliğinde olan kulenin yüksekliği 33 metre, çapı 29 metredir. İçinde zemin dahil beş kat vardır. Kulenin üstüne yüksek aralıklı ve 85 basamaklı taş merdivenle çıkılır. Kulenin tepeden aldığı güneş ışığı birinci kata kadar ulaşır. Kulenin ortasında bir sarnıç bulunur. Kule denizden gelecek saldırılara karşı limanı ve tersaneyi korumak amacıyla yapılmış ve yüzyıllar boyunca askeri amaçla kullanılmıştır. 1950’li yıllarda onarılan kule 1979 yılında ziyarete açılarak birinci katı Etnoğrafya Müzesi’ne dönüştürülmüştür.
SYEDRA
Antalya il sınırları içinde, Alanya-Gazipaşa arasındaki karayolunun 20. km’sinde Akdeniz’i tepeden gören bir yüksekliktedir Syedra. Alanya Arkeoloji Müzesi’nin yaptığı kazı çalışmaları sonunda kent tarihinin M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzandığı sanılmaktadır. Varlığını 13. yüzyıla kadar sürdüren kente, halen ayakta olan anıtsal kapıdan girilmektedir. Kentin çevresi surlarla çevrilidir. Doğal su kaynaklarından beslenen ve içi sıvalı su sarnıçları antik çağdan günümüze kalan yapılar arasındadır. Kentin su gereksinimi çok sayıdaki diğer sarnıçlarla da karşılanmaktadır. Kent içindeki bir mağarada kayaya oyulmuş, nişin çevresi freskolarla süslü bölümün dinsel amaçla kullanıldığı saptanmıştır. Mağara, vaftiz mağarası adıyla anılmaktadır. Kentin doğusunda görkemli bir hamam kalıntısı vardır. Hamamın zemininde yer yer mozaik süslemeler görülmektedir. Makiliklerle kaplı arazide tepeye doğru çıkıldıkça Akdeniz ve Alanya Kalesi tüm güzelliği ile kendini gösterir.